Sayfalar

15 Kasım 2014 Cumartesi

Zaman öldürmece

İlk cümleyi yazmak çok zor :) Bir konu ilgimi çekince onun çok üzerine düşen,gece gündüz o konuyla yatıp kalkan birisiyim.O konuyu didik didik ederim ve hemen para harcama yoluna giderim sonra bir bakmışsın adını bile anmaz olmuşum.Evet çok kötü huylarım vardır.Blog da heves edip soğuduğum konulardandı.Bir heves uğraştım sonra öylece garip kaldı.Neyse ki beni özleyen bir kitlem yok,evet evet çok yalnızım.Şaka bir yana bir blogger için bu en kötü şeydir sanırım ama ben  üzerine düşseydim sonuçlar farklı olurdu herhalde.Neyse kendimi eleştirmeyi bırakıp hayırlı işler yapmak yerine nasıl zaman öldürdüğümü anlatayım.Anime,manga,şu haftalık heveslerim ve diziler,boş kaldığımda yaptığım yegane şeyler bunlar.Şimdi müptelası olduğum bir kaç diziden söz edeceğim.
SUPERNATURAL
Bilmeyen yoktur bu 10 yıllık saplantıyı sanırım.2 kardeşin babalarını bulmak için başladığı yolculuk ölümler,ölümden dönmeler,şeytanlar,melekler,çeşitli doğaüstü yaratıklar ve Castiel içermektedir.İzleyeni çok olduğu için çok fazla anlatmaya lüzum yok ama bir ihtimal izlemeli miyim diye düşünen biri varsa ve bunu okuyorsa kendisine yazının bundan sonrasını boşver git başla diyorum.Dizi  200.bölümünü geçen salı yayınladı ve özel bölümdü bu.Amerikalı fujoshilerin(tabir bence cuk oturdu) pek sevdiği 'Destiel' de vardı bu bölümde,bizzat yoktu tabi :)Fantastik,hoş bir dizidir.Ama yakın zamanda bir devinim gerekli,eskilerden biri gelsin ve olaylara karışsın istiyorum.Çok sevsem de puanım on üzerinden dokuz.On üzerinden on Sherlock  benim için.Bu arada müzikleri çok hoştur,Carry on my wayvard son'u efsanedir biz  izleyiciler için.
 Vallahi  üstteki resim 10 yılı özetler.Alttakine bittim ya Sam'in saçları ve perimsi ışıltılı kıyafeti insanı öldürmeye yeter.
GRİMM
Bu daha taze bir dizi,4 yaşına yeni girdi.Bu diziye başlamak konusunda karasız kaldığımda yorumları okudum(Yorumları okumak yerine diziyi açıp izlesem daha karlıyım aslında ama önyargı olmazsa olmaz tabi insanlar ne demiş bakmak lazım).Yalnızken izlemeyin,korkutucu gibi şeyler yazmışlar alakası yok.Tamam bazı yerler mide bulandırıcı ve aşırıydı ama korkutucu falan değildi.Bu da fantastik yaratıklı bir dizi.Efendim çok detaylara girmeyeceğim yine ama şu yukarıdaki resme bakınca Monroe asıl villain gibi geliyor bana yani öyle olsa keşke,öyle olmalı kesinlikle.Dizinin başından beri Monroe hep kötü adam çıkacak diye  bekledim durdum.Ama hala ümidim var bir kaç sezon sonra ya da finale yakın Monroe son-asıl villain olarak karşımıza çıkacak diye.Bir şekilde bunu başarırlarsa (tabi bu sırada Nick de Monroe de acıdan geberecek,hala aşığız ama bitmesi lazım diyen sevgililer gibi olacaklar) ve doğru yaparlarsa efsanevi finallerden olur bence.Aslında favori bir kaç dizim daha var ama hepsini yazmayım dedim.Kapanışı yapmak girişi yapmaktan daha zor gerçekten.Eğer zamanınızı ayırıp okuduysanız teşekkür ederim,esen kalın :)


30 Mart 2014 Pazar

1 Anime-Tarifsiz Keyif

Anime izlemek son zamanlarda keyif aldığım yegane şeylerden biri.Animeleri çizgi film olarak nitelendiren kişiler var-bizim evde de mevcut ama kalkıp siz Death Note'a çizgi film derseniz taş olursunuz.Harika bir anime olacakken hevesi kursağında kalmış bir anime Death Note.Benim için on üzerinden sekizlik.Konusu ise:Lise son sınıftaki bir çocuğun tesadüfen  doğaüstü güçlere sahip bir defter bulup,defteri sözde dünyayı kötülerden koruma amaçlı kullanması çerçevesinde gelişen olaylar.Anime resmen psikolojik bir roman gibi sizi düşünmeye zorluyor,soruyorsunuz kendinize' ben bulsam ben de kötüleri öldürür müydüm?'.Benim cevabım hem evet hem hayır,bir insanı hem yargılayıp hem de infazına karar vermek normal birinin yapacağı bir şey olmaz herhalde.Çocuğun bu amaçla başladığı yolculukta aslında amacının sadece yeni dünyanın tanrısı olmak olduğunu ,çok geçmeden yoluna çıkan insanları sinek avlarmış gibi öldürmesinden anlayabilirsiniz.Anime 37 bölüm,her bölüm 20 dk.İnsanı hem kendi içine yönelten hem de alışılmadık konusu ile insanı kendine bağlayan bu animeyi çok geç keşfettim ama erken bitirdim(1,5 günde bitti tadı hala damağımda desem yeridir).İzleyin,izlettirinlik bir animedir kendisi ve acayip lezzetlidir.Doğaüstü detayların olduğu,mantıksal çıkarımların yapıldığı ve buram buram zeka kokan şeyleri izlemeyi seviyorsanız benim gibi siz de çok seveceksiniz...

3 Şubat 2014 Pazartesi

Ahmet Ümit-Bab-ı Esrar

Elif Şafak'ın Aşk'ını okuduktan sonra hemen Şems ve Mevlana ile ilgili başka kitaplar aramaya başladım.Kütüphanede rastgele buldum bu kitabı,içinde Şems kelimesi geçmesi yetti.Sayfa sayısı 396 imiş(netten baktım,unuttum sayfa sayısını).Kitap su gibi akıp gitti.Kitapyurdu.com'da kitapla ilgili yapılan yorumların birinde ''Şems'in bakışlarını üzerinizde hissedeceksiniz'' yazıyordu.Hakikaten öyle hissettim mi diye düşündüm,hissetmedim sanırım.Hikayesi günümüzde geçmekte.Kitabın tüm içeriğini anlatmak yorumlamak değil diye düşünüyorum o yüzden kabaca değineceğim.Kitabımızda işine takıntılı bir sigortacı kızımız var,bu kızımız iş gereği Türkiye'ye geliyor ve ondan sonra yaşadıkları anlatılıyor.Bu yaşadığı olaylar bir şekilde Şems'e bağlanıyor(nasıl bağlandığını yazarsam tüm esprisi gider).Kızımızın bu yaşadığı olaylar vermesi gereken bazı büyük kararları da etkiler.İçerik olarak fantastik ögeler var,olaylar sürekli akıyor,sıkmıyor,gereksiz karakter yok.Beni bir romana bağlayacak yegane şey iyi betimlemedir.En azından zihnimde canlandırabileceğim kadar  iyi betimlemeler olmalı.Ama bir odadaki tavanın lambasının içindeki telin dışındaki lekeden bahsedecek şekilde de olmamalı.Betimlenen ne ise kaba özellikleri ve göze çarpan birkaç detayı fazlaca uzatılmadan anlatılmalı,Sherlock'un fark edeceği detaylarla süslenmiş betimlemeleri sevmiyorum.Neyse betimlemenin hayatımızdaki önemini anlattığıma göre yazıma son veriyorum.Kapanış seremonisi için okunabilecek güzel kitaplardan olduğunu belirteyim,klasiklerden aldığınız keyfi alamazsınız tabi ama 10 üzerinden 6'lık bir kitaptır kendisi.İş güç bırakılıp 3-4 günde bitirilir.

Pierre Cardin-Daphne Yemek Takımı

İşte bugün bunları aldım,kepçe aldım,çanak aldım,çömlek aldım tadında bir çeyiz blogu değil burası.Tamam ben bunu çeyiz için almış olabilirim ama yazma sebebim farklı.Pierre Cardin bilinen bir marka,kaliteli diyorlar(daha önce Pierre Cardin'im olmadı ki benim...) kullananlar.Fakat porselenine dair yorum yok.Kadınlar Klübü'ne de yazdım(evet üyeyim),bu çeyiz olayının döndüğü yegane yer kesinlikle.Oradan sonuç alamadım,internette zaten yok.Ben taktığım zaman takan bir tipim.Gözüme kestirdim takımı,yazdım-yorumları beklerken alıverdim birden :) n11'den  nevresimdünyası.com diye bir satıcıdan aldım.178 TL'cik...6 kişilik,24 parçadan oluşuyor.Satıcı firma zahmet edip ayrı bir kutuya koymamış,Pierre Cardin'in kutusuyla geldi yani paketleme hak getire.Tabi kırık tabaklar vardı,bir tane de lekeli.Tabii hemen mail attım,içim rahat etmedi 2 saat sonra da aradım(takıntılı bir tip olmak kolay mı sandınız).Paketleme hatalarının sorumluluğunu 'tamam,resimlerini çekin mail atın bize, temin edip göndericez' diyerek aldılar.Umarım yıllarca beklemem.Neyse yemek takımı  hakkındaki yorumum: Porseleni ince,porsiyon olarak küçük(bizim yemek takımı bunun yanında dev gibi),sırları iyi kanımca.Kırık parçaların desenlerini tırnağımla çizmeye,çıkarmaya çalıştım ama mümkün değil.Görenler(ev ahalisi :D) zarif durduğunu söyledi.Velhasıl kelam boyutları küçük,zarif,ince porselenden kaliteli bir yemek takımı alıyorsunuz  178 TL'ye.Teşhir fotoğrafından daha farklı duruyor bence ya da benim kafamda canlandırdığım takımdan farklı duruyor.Neyse fikir vermesi açısından bir kaç fotoğraf çektim.Fotoğraf ışığı falan kötü ama en azından fikir verebilir.


Boyutlarının büyük durduğuna bakmayın,servis tabağına 2 farklı yemek koyarsanız çatalın hareket edeceği alan kalmayabilir.Bunlara rağmen beğendim.Son olarak takımın modeli daphne.

1 Şubat 2014 Cumartesi

Alışveriş Siteleri(Deneyimleri)

İnternetten alışveriş çok revaçta artık.Ben çok seviyorum internetten alışveriş yapmayı,güzel kampanyalar da varsa değmeyin keyfime.İnternetten  almak güzel,yorulmadan alıyoruz falan ama en garantili olan gidip görmek,seçip almak.Ama zamanınız yoksa internetten alışveriş sizi için biçilmiş kaftan.Kaftan geldi fakat istediğiniz gibi değil diyelim o zaman da iade(cayma) hakkınızı kullanabilirsiniz, lütfen bunu unutmayın.İnternetten aldığınız bir ürünü 7 gün içerisinde herhangi bir sebep belirtmeksizin iade edebilirsiniz.
İnternetten alışverişte en çok aranan kriter kapıda ödeme seçeneği sanırım.Kredi kartı olmaması ayrı bir durum,internet alışverişinde  kredi kartı kullanmak istememek ayrı bir durum.Bilindik sitelerden alışveriş yapmalı,alışveriş yapılacak site için önce bir  google araması yapılmalı kanımca.Benim alışveriş yaptığım siteler(bazıları) ve yorumlarım:

Tchibo:Kapıda ödeme 75 TL ve üstünde mümkün.50 TL ve üstünde kargo bedava.Siparişim yaklaşık 4 günde elime ulaştı bu da fena bir süre değil bence.Ürünleri biraz pahalı fakat.Siteye bakabilirsiniz

Hepsiburada:100 TL üzerinde kapıda ödeme var fakat bütün ürünler için değil,siparişin sonuna geldiğinizde 'bu ürün için kapıda ödeme seçeneği yok'  yazınca insan baya sinir oluyor.Ben kredi kartıyla alışveriş yapmıştım mecburen.Paketim 4-5 günde elime ulaşmıştı(tam süresini hatırlayamadım ama fazla beklememiştim).Siteye bakabilirsiniz.

Boyner:Kapıda ödeme yok malesef.Kelebek indirimi var şu günlerde Boyner'de,ben de hemen kaptım bir şeyler.Ortalığı talan etmişler ,kaç zamandandır gözüme kestirdiğim penguen biblosu bitmiş hemencecik,hala bir şeyler kaldıysa koşun alın :) Boyner'de 100 TL üzeri kargo bedava.İlk siparişimde gelen pakete bayıldım öylesine güzel paketlenmişti ki...Boyner'den gözde sitelerimden oldu bile.Siteye bakabilirsiniz

Kitapyurdu:Bilmeyen var ise diye yazıyorum,bildiğiniz kitapçı işte:)Piyasaya göre fiyatları daha uygun,puan sistemi falan var-puanlar para demek.Kapıda ödeme mevcut fakat bir limiti var mıydı hatırlamıyorum.buradan siteye göz atabilirsiniz.

Butigo:Ayakkabı ve çanta  satışı mevcut.Bu siteden ben değil ablam alışveriş yaptı.Hatırı sayılır bir paraya aldığı ayakkabılardan biri kutuya pembe bir kese içerisinde konulmuştu çok hoştu doğrusu.Kapıda ödeme seçeneği var fakat hoş ayakkabıların fiyatı da hoş bunu belirteyim.Teslim süresi 2-3 gün.Siteye göz atabilirsiniz

Tozlu giyim:Giyim,ayakkabı,aksesuar ve çanta satışları var.Fiyatlar çok uygun,kapıda ödeme mevcut.Kargo süresi uzun değil ,tam hatırlamıyorum ama taş çatlasa 1 haftada elimizdeydi paket.Buradan bakabilirsiniz

Yenigo:Giyim,ayakkabı,çanta ve aksesuar satışı mevcut.Fiyatlar baya uygun.Kapıda ödeme seçeneği var.Siparişimizde bir hata yapmışlardı onay için aradıklarında bunu dile getirdim ve hatalarının sorumluluğunu aldılar,tekrardan alışveriş yapabileceğim bir site.Buradan buyrun

İroni:Bu da ablamın alışveriş yaptığı bir site.Kapıda ödeme var.Fiyatlar uygunmuş dediğine göre.Kargo süresi 2-3 gün.Ablamın siparişini başkasının siparişiyle karıştırmışlardı bunu da belirteyim.Ablam seviyor bu siteyi.Belki siz de seversiniz, bakarsınız.

Aslında daha var fakat uzun yazılar yazmak istemiyorum.Bir de bu sitelerden herhangi bir menfaatim yok zaten çok farklı kuruluşlar ama yine de insan belirtmek istiyor.Ben ya da biz(ablam) alışverişlerimizde büyük sorunlar yaşamadık,umarım siz de (alışveriş yaparsanız eğer) yaşamazsınız. Devamı gelir bunun...

31 Ocak 2014 Cuma

Ne Dinlesek?


Müzik konusunda sadece dinleyip geçen bir tipim.En fazla sözlerinin anlamına bakarım bu yüzden herhangi bir açıklama yapamayacağım,dinleyip geçiyorum işte :) Heavy metal severim ama müzikten uzaklaşmaya çalışıyorum-kendimce nedenlerim var.Müzik duyguları en yoğun hissettiren şey sanırım,insan olarak böyleyiz üzülmek istemesek de yine de bu duyguyu dibine kadar yaşamak için açıp bir  şarkı dinliyoruz.Üzülmeye ihtiyacım olduğundan falan değil sadece rahatlattığı için dinliyorum dinlediğim zaman.Diğerleri neyse ama metalde dinlediğim gruplar kliplerinde falan aşırı şekilde masonik simgeler kullandığı için kendimi onlara prim vermiş hissediyorum  bu yüzden dinlemek istemiyorum ama arada nefsime yenik düşüyorum yapıyorum kaçamaklar.Neyse çok uzattım işte sevdiğim birkaç parça.
1.Eric Clapton:Someone Like you(Adamın tarzını,boşvermişliğini seviyorum)

2.Deep Purple:Soldier of Fortune (Bu şarkının sözlerini anlamıyorum ama kalbime hitap ediyormuş gibi,duygu yüklü bir şiir okuyormuşum gibi-favorimdir kendileri)

3.Urge Overkill:Woman Soon(Bu şarkı ucuz roman filminde geçiyor,film bittiğinde bu şarkıyı bulacağım diye baya uğraşmıştım.)

4.The Yardbirds:Turn Into Earth(Bu şarkı Supernatural'in 7.sezonunun 17.bölümünde geçmişti sanırım.Cass'in hafızası geri gelirken (Hatırladığı anılarla) fonda bu şarkı vardı baya hoş görüntülerdi.)
5.AC/DC:TNT (Gerçek doping bu aslında)
Bu kulak ziyafeti için afiyet olsun :)

30 Ocak 2014 Perşembe

Ne İzlesek?

Yabancı dizi izlemeyen kalmadı sanırım.Ben fantastik müptelası biri olarak filmlerden aradığımı her zaman bulamıyorum bu da beni yabancı dizilere yönlendirdi.Yabancı diziler süre olarak 45 dakika yani bizdeki dizilerin yarısı kadar lakin olay sürekli aktığı için bir film tadında oluyor her bölümleri.Burada sevdiğim bir  diziden bahsetmek istiyorum.
   SHERLOCK
Sherlock'u seven biriyle her türlü anlaşırım...Sherlock 2009'da başlayan,yılda üç bölümcük gösteren bir İngiliz dizisi.Her sezonda 3 bölüm olması insanı deli ediyor doğrusu.Bir buçuk saat sürüyor yani bu açıdan bakarsak  yıllık üç serilik bir film de diyebiliriz.Filmde olduğu gibi daha önceki bir tarihte geçmiyor hikayeler,günümüzde geçiyor.Sherlock o kadar sinir bozucu ki :) John ve Sherlock'un atışmaları çok güzel,Sherlock cebindeki telefonu bile John'dan istiyor:)John'u çok fazla şişirmişler fakat hem asker hem doktor,çok sabırlı,erdemli,ahlak sahibi falan filan.Sherlock'un abisi Mycroft: Sherlock kadar akıllı,İngiliz hükümeti için çalışan bir adam.İkili arasında hep bir sürtüşme var,aralarındaki ilişki çok irdelenmedi ama beni etkilemeyi başardılar 3.sezonun 3.bölümünde.Mycroft'un helikopterdeyken Sherlock'u ağlayan bir çocuk olarak görmesi çok etkileyiciydi bir an Dean ve Sam'i(Supernatural dizisi)görür gibi oldum.John'la aralarındaki ilişki çok çabuk gelişti gibi geldi bana ama 3 bölümlük bir dizi olunca tabi böyle oluyor :) John'un Sherlock atlayacağı esnada 'Hayır,yapma' dediği an ve sonrasında yanına gittiğinde 'O benim dostum ,izin verin' deyip yere yığılması çok çok etkileyici anlardandı.Aslında konu Sherlock olunca insanın etkilendiği çok sahne olduğundan mütevellit yazacak şey var tabi ama bu diziyi izlemeyen biri varsa çok fazla spoiler vermiş olmamak adına çok yazmak istemiyorum.
Yukarıdaki resim tüm diziyi anlatan bir resim.Benim etkilendiğim sahnelerden biri elbette.Son olarak diyeceğim parası neyse verelim 2-3 bölüm daha çeksinler şu Sherlock'u.İzleyenler mutlaka böyle düşünür,izlerseniz siz de böyle düşüneceksiniz eminim.Bir de olumsuz yorum yapmazsam olmaz 3.sezon bitti iyiydi,güzeldi ama kendini tekrar etti.Moriarty gibi dahi düşman  oluşturdular,sonunda ölüm yine.Moffat zorlandı sanırım bu sezon.Umarım 4.sezonu güzel bağlarlar çünkü Moriarty geri dönmeyecek bildiğim kadarıyla,Moriarty üzerinden yeni bir düşman oluştururlarsa bu yapıma yakışmayacak bir hamle olur ve çok tahmin edilebilir kesinlikle.Benim en deli teorim:Mycroft Sherlock üzüldüğü için böyle bir hamle yapmış olabilir.Umarım beni şaşırtırsın Sherlock...